Menkıbeler
Meşhur sûfilerden Malik b. Dinar k.s. bir zamanlar bir ev kiralamıştı. Komşusu bir yahudi idi. Malik b. Dinar’ın evinin kıbleye bakan cephesi o yahudi komşu tarafına denk düşüyordu. Bu yahudi evinin önüne bir tuvalet yapmış, pislikleri Hazret’in duvarının kenarına atarak orayı kirletiyordu. Bir gün Malik b. Dinar k.s. hazretlerinin yanına gelerek:
yazının devamını oku »Birgün Aziz Mahmut Hüdâî Hazretleri (k.s) müritleri ile beraber asmanın altında oturuyorlardı. Dervişin biri, Aziz Mahmud Hüdâî Hazretlerine: — Bana kimya ilmini öğret, dedi. Aziz Mahmud Hüdâî Hazretleri ona: — Kimya ilminden maksadın ne? diye sordu. Derviş: — Bir şeyi değiştirmeyi kast ediyorum, dedi. — Nasıl?
yazının devamını oku »Hâce Ubeydullah buyurdu ki: “Mevlânâ Nizâmeddin hazretleri Taşkent’te bizim misafirimiz iken, bir adam yanıma gelerek, ‘Mevlânâ Nizâmeddin hazretleri hastalandı’ diye haber verdi. Bunun üzerine aceleyle yanına gittim. Kaldığı yerde ateş yakmışlardı. Bununla kalmayıp üzerine birkaç kaftan giydirmişlerdi; onu ısıtmaya çalışıyorlardı. Birkaç kişi onu sıkıca tutuyordu.
yazının devamını oku »Naklederler ki, Serî Sakatî’nin bir kız kardeşi vardı. “Senin evini ben süpüreyim”, diye ondan müsaade istedi ama Serî buna razı olmadı ve “Benim hayatım buna değmez”, dedi. Gel zaman git zaman kız kardeşi, bir kocakarının Serî’nin evini süpürmekte olduğunu görünce, — Ey birader! Sana hizmet etmek için bana destur vermedin ama şimdi evine bir namahrem getirdin, dedi. Serî dedi ki: — Ey kardeşim! Gönlünü bununla meşgul etme! Çünkü gördüğün kocakarı dünyadır. Şimdi Hak Teâlâ’dan, hayatımızdan bir nasip almak için izin istemiştir. Evimizin süpürgecisi olma görevi ona verilmiştir.
yazının devamını oku »Müderrislik, kadılık, kazaskerlik vazifelerinden sonra şeyhülislâmlık da yapan büyük âlim Ebussuûd Efendi, Kanunî Sultan Süleyman döneminin büyük şahsiyetlerinden biridir. Bir gün Kanunî Sultan Süleyman, sarayın bahçesinde armut ağaçlarını kurutan karıncaların telef edilmesi için Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi’den aşağıdaki beyitle fetva istedi:
yazının devamını oku »Hz. Ömer, sert bir mizaca sahip, uzun boylu, buğday tenli, geniş alınlı olup, islâma karşı aşırı tepki gösterenlerin arasında yer almaktaydı. Sonunda O, dedelerinin dinini inkâr eden Muhammed (s.a.s)’i öldürmeye karar vermişti. Ömer, Resulullah (s.a.s)’i öldürmek için onun bulundugu yere doğru giderken,
yazının devamını oku »Allah’u Teala’nın Kur’an-ı Kerim’de bir çok ayette övdüğü, sorularına ilahi vahyin cevap verdiği, Fahr-i Kainat Efendimizin mübarek sohbet ve nazarlarıyla terbiye olmuş insanlar. Hayırlı insanlar, altın nesil... Bir mümin için, Peygamber’den sonra, Peygamber’e arkadaş olabilmiş bu insanlar en büyük önemi taşır. Çünkü: Allah’u Teala, elçisine itaatin, kendisine itaat olduğunu ferman buyuruyor. Peki sahabeler olmasaydı peygambere nasıl itaat edileceğini, O’na nasıl uyulacağını, O’nun nasıl sevileceğini, sözlerine karşı nasıl
yazının devamını oku »Hace Alâüddin Hazretleri anlatır: Şah-ı Nakşibend Hazretleri, Kasr-ı Arifan’da bulunan müritlerine toprak taşıma görevi vermişti. Müritler arasında Muhammed Cirkus, Zeyvertun’dan gelmişti. O vakit, bu zatın kararsız bir hâli vardı. Dervişler toprakları Hace hazretlerinin isteğine uygun olarak taşırlarken o, dervişlere Hace Hazretlerinin nerede olduğunu sorar dururdu. Yine böyle bir gündü. O, Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin nerede olduğunu öğrenmek istedi.
yazının devamını oku »